Yunanistan-Türkiye: İşleyiş tarzı ve ileriye giden yol
Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Pazartesi günü Ankara’da yapılan toplantı, son 14 ayın dinamiklerini doğruladı ve iki liderin birçok inişli çıkışlı ilişkilerden sonra yeniden bir işleyiş tarzı oluşturduğunu açıkça ortaya koydu. 2019’dan bu yana düşüşler.
Türkiye gibi lider merkezli rejimler söz konusu olduğunda, özellikle de ortaya çıkabilecek ciddi yanlış anlamaların üstesinden gelmenin zamanı geldiğinde, ikisi arasında sağlanan anlayış her zaman faydalıdır. Yunanistan’ın Ege Denizi’nde (batıda İyonya’da bir başkasıyla birlikte) kurmak istediği deniz parkı meselesi, şu anda Atina ile Ankara arasında hakim olan iklimin göstergesidir: Orantısız bir şekilde şişirilen ve gerilimin tırmanmasına yol açan konu, Pazartesi günü Türk tarafı tarafından gündeme bile getirilmedi.
Ancak vurgu, hem göçmen akışının kontrol altına alınması hem de Yunanistan başbakanının Atina’nın bu özel durum için Türkiye’ye ek Avrupa Birliği fonunu destekleyeceğini belirtmesi ile açıkça meyve veren sözde pozitif gündem üzerinde olmaya devam ediyor. Konunun yanı sıra Doğu Ege’deki 10 adayı ziyaret eden ve yeni yedi günlük ekspres vize programından yararlanan Türk turist sayısının artırılması konusu da ele alındı. İki saygın şahsiyetin başkanlığında bir iş konseyinin kurulması, iki taraf arasındaki işbirliği alanını daha da genişletebilir.
Yunanistan, pozitif gündemin mevcut dinamikte bir değişimi engellemeye yetmeyeceği güne hazırlıklı olmalı
Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında iki lider temkinli bir tavır alırken, Türkiye cumhurbaşkanı “siyasi” bir ton benimserken, Yunanistan başbakanı da Yunanistan’daki Müslüman Yunan azınlığın meselesine kısa ve öz bir şekilde yanıt verdi. Trakya’daki Bizans manastırı Kariye’nin camiye dönüştürülmesi konusu çok spesifik bir hukuki çerçeve içerisinde ele alınıyor.
Yunan tarafı temel düzeyde ve halkla ilişkiler düzeyinde puan toplarken, Hamas konusunda Erdoğan, duygusallığı ve Müslüman örgütlerle bağlantısı nedeniyle, Yunanistan başbakanının Hamas’ı terör örgütü olarak nitelendirmesine yanıt verme zorunluluğu hissetti. Her ikisi de basın toplantısında yapmayı seçtikleri açıklamalarla uluslararası bir kitleye sesleniyorlardı.
Mart ayındaki yerel seçimleri kaybettikten ve Türkiye’nin milliyetçi, İslamcı unsurunu harekete geçirme ihtiyacı duyduktan sonra Erdoğan, Hamas’ı bir direniş hareketi olarak tanımlamakta ısrar etti; bu, kendisini Batı’nın ve İsrail’in gözünde ifşa eden bir pozisyondu. Miçotakis’in de aynı düşüncelere sahip olduğu ve bu konuda ısrarcı olmadığı açık; Atlantik’in diğer yakasında ve İsrail lobisinde çıkan sonuç, Erdoğan’ın bir kez daha açıkça bir terör örgütünü desteklediği yönündeydi. Miçotakis ise Arnavutluk ve Kuzey Makedonya ile yeni çatlaklar oluştuğunda iyi hazırlanmıştı ve Erdoğan’ın ardından konuşurken hiçbir şeyi yanıtsız bırakmadı.
Kariye’deki Aziz Kurtarıcı Kilisesi’nin din değiştirmesi konusunda Erdoğan özür dilemedi ancak kararı açıklamaya çalıştı. Ekümenik patriği Miçotakis için düzenlenen resmi akşam yemeğine davet etmek, Türkiye cumhurbaşkanının medeni bir üslubu koruma ve dini hoşgörü gösterme çabalarının bir başka işaretiydi.
Her halükarda Yunanistan, pozitif gündemin Atina ile Ankara arasındaki mevcut dinamikte Türkiye’nin dizginsiz revizyonizminin tetikleyebileceği bir değişimi engellemeye yetmeyeceği güne hazırlıklı olmalı. Bu amaçla, Yunanistan’ın, diplomatik ve askeri sermayemizin yanı sıra ortaklıklarımızdan da yararlanan, şu ana kadar bölücü olmayan konularla sınırlı olan mevcut ikili diyalog çerçevesinin kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor. Komşumuzla bağlarımızı belirleyen karmaşık denklemin parametrelerini değiştirmenin tek yolu bu.
Constantinos Filis, Yunanistan Amerikan Koleji’nde doçent ve Küresel İlişkiler Enstitüsü’nün yöneticisidir.